12 Kasım 2016 Cumartesi

SON TÜRK’Ü ERGENEKON’A GÖTÜREN DE TÜRKLERİ ERGENEKON’DAN ÇIKARAN DA BİR BOZKURT İDİ.ERGENEKON DESTANI'NIN KISA BİR ÖZETİNİ PAYLAŞIYORUZ:

Bozkurt Türk gencini düşmandan kaçırıp Ata mağarasına(Bugün ata mağarasının yeri bilinmemektedir. Asya Büyük Hun Devleti’nde bizzat Hun hakanının başkanlık ettiği törenler vardır. Bu törenlerden en önemlisinde, devletin ileri gelenleri toplanarak Ata Mağarası’na giderler ve orada, hakanın başkanlığında dini törenler yapılır, atalara saygı gösterilir. Aynı törenler, Göktürk Devleti’nde de yapılagelmiştir. Tabgaçlarda kayaları mağara biçiminde oyarlar ve burada yere, göğe, ata ruhlarına kurban sunarlardı. Bu kurban törenlerinden sonra da çevreye kayın ağaçları dikilir, o bölgede kutsal bir orman oluşturulurdu. Asıl önemli olan nokta ise, bütün milletçe bunlara inanılması ve devletin de bu efsaneye saygı göstermesidir ) götürmüş ve bu mağaradan giderek genci Ergenekon’a ulaştırmıştır.
Aradan yüzlerce sene geçti,Türk milleti Ergenekon’da çoğaldı. Dedilerki:
“Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış. Bizim yurdumuzda eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasını araştırıp yol bulalım. Göçüp Ergenekon’dan çıkalım.
Türkler, Kurultayın bu kararı üzerine, Ergenekon’dan çıkmak için yol aradılar.; bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: Bu dağda bir demir madeni var. Yalın kat demire benzer. Demirini eritirsek, belki dağ bize geçit verir.”
Gidip demir madenini gördüler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın altını, üstünü, yanını, yönünü; odun,kömürle doldurdular. Yetmiş deriden yetmiş büyük körüp yapıp, yetmiş yere koydular. Odun, kömürü ateşleyip körüklediler. Tanrı’nın yardımıyla demir dağ kızdı, eridi, akıverdi. Bir yüklü deve çıkacak denli yol oldu.
Sonra gök yeleli bir bozkurt çıktı ortaya; nereden geldiği bilinmeyen. Bozkurt geldi, Türk’ün önünde dikildi, durdu. Herkes anladıki yolu o gösterecek. Bozkurt yürüdü; ardından da Türk milleti. Ve Türkler, Bozkurt önderliğinde, o kutsal yılın, kutsal ayının kutsal gününde Ergenekon’dan çıktılar.
Türkler o günü, o saati iyi bellediler. Bu kutsal gün, Türkler’in bayramı oldu. Her yıl o gün büyük törenler yapıılır. Bir parça demir ateşle kızdırılır. Bu demiri önce Türk kağanı kıskaçla tutup örse koyar, çekiçle döver. Sonra öteki Türk beğleri aynı işi yaparak bayramı kutlarlar. (İbrahim Sarı, Türk’ün Destanları)
GÖKTÜRKLERİN BİZATİHİ KENDİ AĞIZLARINDAN KÖKENLERİNE DAİR ANLATTIKLARI MİTOS ÇİN KAYNAKLARINDA ŞÖYLE ANLATILIR:
Göktürkler Hunlar’ın bir boyuydu ve sülale isimleri “Aşina” idi. Komşu bir ülke onları yendikten sonra topyekûn mahvolmuşlardı; sadece, askerlerin acıyarak bir bataklığa attıkları on yaşında bir çocuk hayatta kaldı. Dişi bir kurt çocuğu buldu, etle besledi, büyüttü ve sonra ondan hamile kaldı. Komşu ülkenin galip kralı, çocuğun yaşadığını öğrenince adamlar yolladı ve onu öldürttü, fakat dişi kurt dağlara kaçtı, Kaoçang’ın(Turfan) kuzeyindeki, içerisinde yüzlerce millik yeşil bir çayır bulunan bir mağaraya çekildi. Dişi kurt buraya yerleşti ve on çocuk doğurdu. Bunlar çevre ülkelerden eşler buldular ve ürediler.Çocuklara isim verdiler, bunlardan birini “Aşina” olarak adlandırdılar. Çoğaldılar; daha sonra, artık yüzlerce aile olduklarında mağaradan çıktılar ve “Juanjuanlara” katıldılar. O dönemde Kin- Şan’ın (Altay) güney bölgesinde yaşıyorlardı ve “Juanjuanlara” demir ustaları olarak hizmet ediyorlardı. Kin-şan dağı miğfer şeklinde olduğundan ve miğfere kendi dillerinde “Tuküe”(Türk) dendiğinden, nihayetinde bu isimle anılır olmuşlardı.
Ek bilgi: Göktürklerin ismi, İç Asya’nın çoğu göçebe kavminde olduğu gibi, önce Çin kaynaklarında görülüyor. Kökenleri ve gelenekleri hakkında “Çou Şu” ve daha az ayrıntılı olarak “Şuy şu” isimli hanedan yıllıklarında bilgi ediniyoruz. Çou Şu isimli Çin yıllığı Göktürklerin kökenine dair iki efsane anlatıyor. Bu hikayeler fevkalade ilginçtir, zira kaynağı o dönemin Göktürk kökenli anlatıcılarıdır;bu anlatılar bir İç Asya kavminin köken mitosu hakkında ayrıntılı bilgiler edinmemize imkan tanıyor.
Kaynak: Eski İç Asya'nın Tarihi-Istvan Vasary